Yükleniyor...

Metabolik Sendrom ve Tip 2 Diyabet

METABOLİK SENDROM ve TİP 2 DİYABET (ŞEKER HASTALIĞI)

Tip 2 Diyabet (şeker hastalığı) obeziteyle yakın ilişkili bir hastalıktır. Obezite yani şişmanlık şeker dengeleyici hormon direnci üzerinden, şeker hastalığı ve metabolik sendroma yol açar. Tip 2 Diyabetin neden olduğu metabolik sorunlar (hipertansiyon, damar tıkanıklığı, böbrek yetmezliği yada kalp krizi gibi) santral obezite ile ilgilidir. 

Tip 2 Diyabet (şeker hastalığı) sinsi başlangıçlıdır. Yani tanısı konulmadan yıllar önce daha şeker dengeleyici hormon direnci yeni oluşmaya başlamışken bile organlarınıza zarar vermeye başlar. Tip 2 Diyabet (şeker hastalığı) ilk ve en sık olarak çok küçük damarlarda hasar yapar. Bu duruma mikroanjiopati (küçük damar hasarı) denir. Mikroanjiopati küçük damarların duvarlarını zayıflatır. Damar duvarlarına yağların sıkıca yapışmasına neden olur. Birbiri üzerine yapışarak gittikçe kalınlaşan yağ tabakaları damarın içini daraltır. Bu durum damar içlerinde akan kanın miktarını azaltır. 

Bu durumu aynen kireçle tıkanmış su borularına benzetebiliriz. Damarlarınızda ki dolaşan yağ parçacıkları normal insanlarınkinden çok daha yoğun ve küçüktür. şeker dengeleyici hormon karaciğer üzerindeki etkisini şişman hastalarda kaybeder. Buna karaciğerin şeker dengeleyici hormone direnci neden olur. Karaciğerin üzerinden şeker dengeleyici hormon hormonunun kontrolü kalkınca, karaciğer salgıladığı yağ parçacıklarını çok daha küçük ve sert hale getirir. Bu küçük ve yoğun yağ parçacıkları normal insanlarda ki yağ parçalarına göre damar duvarlarına daha kolay yapışır. Aynen yoğun kireçli suyun geçtiği su borularında tıkanıklığa neden olması gibi. 

Küçük damarlardaki bozulmadan ilk önce göz damarlarınız etkilenir. Gözün arkasında bulunan ve RETİNA adı verilen tabakada bu küçük damarlardan çok sayıda bulunur. Bu tabakada ki küçük damarlar zayıflar ve içleri yağ ile tıkanır. Retina tabakasının beslenmesi bozulur. Önce bulanık görmeye başlarsınız. Sonra bu damarlardan kanamalar olur ve tabaka tamamen kurumuş kan ile kapanır. Yavaş yavaş tamamen körlük gelişir. Bu duruma diyabetik retinopati denir. Şeker hastalığına bağlı bu görme bozuklukları daha şeker hastalığı tanısı konulmadan yıllar evvel başlamıştır zaten. 

Küçük damarları ilgilendiren bu damar sorunları böbrek damarlarınıda tutar. Böbreğin damarlarında damar sertliği (ateroskleroz) oluşur. Bu böbreğin idrar yapmasını engeller. Çünkü böbreğe gelen kan miktarı azalır. Böbrek daha az idrar yapar ve vücutta şişlik gelişir. Buna ödem denir. Ayrıca kanın fazla sıvı kısmı idrarla atılmadığından damar içi basınç artar. Kan basıncı yükselir. Buna Hipertansiyon denir. Böbrek bir süre sonra tamamen iflas eder. Bu duruma böbrek yetersizliği adı verilir. Böbrekleri iflas eden hastalar, kanlarındaki zehirli ve zararlı maddelerin temizlenmesi için Diyaliz adı verilen makinelere bağlanarak hayatta kalabilirler. Bu makinelere bazen hergün, haftada ise en az 3-4 gün bağlanmaları gerekir. 

Hemodiyalliz tedavisi uygulanan tüm hastaların yarısından fazlası, şeker hastalığı nedeni ile böbrek yetersizliğine girmektedirler. 

Diyaliz tedavisi alan her on hastanın altı tanesi şeker hastalığı nedeniyle diyaliz tedavisine mahkum olmaktadır. Bu hastaların tek tedavisi başkasından alınan bir böbreğin kendilerine takılmasıdır. Bu organ nakli işlemi canlı bir bağışcıdan olabilir. Genelde ise başka nedenle ölen bir kişinin sağlam olan böbrekleri diyaliz hastalarına takılmaktadır. 

Metabolik Sendrom şeker hastalığı zemininde ortaya çıkan ve kalp krizi riskini arttıran tüm hastalıkları kapsayan bir hastalık grubudur. Metabolik sendromlu kişilerin tanısı ve tedavisi, oluşabilecek kalp krizleri ve bunlara bağlı ölümlerin engellenmesi için çok önemlidir. 

Şeker hastalığı (Tip 2 Diyabet) sadece küçük damarlarda hasar (mikroanjiopati) yapmaz. Şeker hastalarında farklı yapıda (küçük ve yoğun) üretilen kötü kolesterol parçacıkları büyük damarlarda da aynı bozuklukları yaparlar. Bu duruma büyük damar hasarı adı verilir. Hem kalp damarlarında hem de boyundaki şah atardamarında tıkanıklıklar meydana gelir. Kalbi besleyen damarlarda ki tıkanmalara bağlı olarak kalp kası beslenemez ve kalp krizi olur. Kalp krizi ölüme neden olabilir. Boyundaki şah damarında tıkanıklıkların olması beyine kan gitmemesine neden olur. İnme meydana gelir. İnmeler ölüme neden olabilir. Büyük bir kısım hastada ise felç gelişir. 

Şeker hastalarında şeker dengeleyici hormon hormonu normal işlevini yapamaz hale gelir. İşlevini yapamayan şeker dengeleyici hormonin salgısı miktar olarak artar. Kanda aşırı miktarda şeker dengeleyici hormon dolaşır. Bu fazla şeker dengeleyici hormon daha sonra pankreasda şeker dengeleyici hormon yapımını baskılar. şeker dengeleyici hormon üreten hücreler azalır. Kalan hücrelerin ise şeker dengeleyici hormon üretme kapasiteleri düşer. Bu şeker hastalığının daha da ilerlemesine neden olur. 
 

Karaciğer Yağlanması ve Siroz Gelişimi

Şeker hastalığı ilerledikçe karaciğerde yağlar daha çok birikmeye başlar. Karaciğer böbrek gibi bir filtre görevi görür. İnce barsaklardan kendine gelen kandaki yararlı ve zararlı besinleri ayırır ve kullanır. Yağlar karaciğerin içinde birikmeye başladıkça, filtre görevi gören hücreler yağların içinde sıkışır ve işlevlerini yitirmeye başlarlar. Hücreler ve aralardaki yağlar birbirlerine yapışarak sert yapışıklıklardan oluşan köprücükler oluştururlar. Bu köprüler karaciğer dokusunun yerini alırlar ve karaciğer fonksiyonlarını bozarlar. Bu durumun başlangıcına karaciğer yağlanmasına bağlı karaciğer sertliği adını veriyoruz. Normalde bu durum alkol alımına bağlı olarak görülür. Ancak şişman ve şeker hastalığı olan kişilerde alkola bağlı olmadan da rahatlıkla ve sıklıkla gelişir. Bu hastalığa Non-Alkolik Steato-Hepatit(NASH) adı verilir. Bir diğer adı NonAlcoholic Fatty Liver Disease (NAFLD) olarak geçer. Alkole bağlı olmayan Yağlı Karaciğer Hastalığı demektir. Şeker hastalarında ki hırçın yağlanma, obeziteyle birlikte çok daha ağır ve erken ortaya çıkar. Karaciğer fonksiyonları bozulmaya başlar ancak bu durum tedavi ile tamamen geri döndürülebilir. Bunun için şişmanlığın kesin ve kalıcı bir şekilde ortadan kaldırılması ve şeker hastalığının tam olarak kontrol altına alınması gerekir. Her iki durum içinde en etkili yöntem, çok açık şekilde, metabolik cerrahidir. Eğer bu durumda tedavi yeterli olarak ve zamanında yapılmaz ise hastalar tam olarak Karaciğer Sirozu tablosuna girerler. Karaciğer sirozu geri dönüşü olmayan bir hastalıktır. Karaciğer sirozunun tek tedavisi karaciğer naklidir. 
 

Tip 2 Diyabet Ve Metabolik Sendrom: Kalbinize Saplanan Hançer

Metabolik Sendrom asıl olarak şeker hastalığı zemininde ortaya çıkan ve kalp krizine bağlı ölümlere neden olan hastalıkların ortak adıdır. Bu hastalıkların yada bulguların en önemlilerini Mahşerin Ölümcül Dörtlüsü olarak adlandırabiliriz.
• Hiperglisemi (Yüksek Kan Şekeri)
• Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon)
• Hiperlipidemi (Kötü Kolesterol Yüksekliği)
• Obezite (Şişmanlık) 

Bu dörtlü Metabolik Sendromun üzerinde durduğu ayaklardır. Diğer bütün sorunlar bu temelin üzerine eklenerek büyütürler. Metabolik Sendromun tanısı ve tedavi de bu dörtlünün erken fark edilmesi ile mümkündür.
• Eğer ailenizde şeker hastalığı, kalp hastalığı yada şişmanlık var ise,
• Daha önce size şeker dengeleyici hormon direnciniz olduğu söylenmiş ise,
• Şişmansanız ve kilo vermeniz doktorunuz tarafından söylenmiş ise,
• Sinirlenince yada heyecanlanınca tansiyonunuz yükseliyor ise,
• Yağlı yiyecekleri çok fazla tüketiyorsanız 

Metabolik Sendrom açısından yüksek risk altındasınız demektir. Bunlardan biri yada daha fazlası sizin için mevcut ise hemen bir doktora başvurun. Metabolik Sendromun sadece bir tane bulgusu nedeniyle başvuran hastaların büyük çoğunluğunda en az bir tane daha sorun hekimler tarafından saptanmaktadır. Metabolik Sendromdan korunmanın en pratik yolu sağlıklı iken yapılan düzenli doktor muayeneleridir. 

Metabolik Sendroma bu kadar önem verilmesinin tek nedeni, önlenebilir kalp krizlerinin en büyük nedeni olmasıdır. Metabolik Senromunuz var ise mutlak kalp krizi riskiniz vardır. Tedavi ne kadar erken ve güçlü ise, kalp krizi riskiniz o kadar düşük olmaktadır. Tedavi en azından ölümcül kalp krizlerini engelleyebilmektedir. 
 

Metabolik Sendrom Tedavisi

Metabolik sendrom tedavisi asıl olarak obezitenin (yani şişmanlığın) ortadan kaldırılması ve şeker dengeleyici hormon direncinin yok edilmesidir. Hastanın Tip 2 Diyabeti (şeker hastalığı) mevcut ise kan şekerinin etkin kontrolü çok büyük önem taşır. 

Klasik yaklaşım yoğun diyetler ve düzenli egzersiz programlarına ilaveten şeker ilaçları ve şeker dengeleyici hormon tedavilerinin uygulanmasıdır. Ancak bütün bu tedavilerin başarı oranları % 10’un altında kalmaktadır. Metabolik Sendromu olan şeker hastaları çoğunlukla az yada çok hastalıklarının ağırlaştığını görmektedirler. 

Metabolik Sendromu oluşmuş şeker hastalarında vakit çok önemlidir. Çünkü yetersiz tedaviler hastalığın ilerleyişini hızlandırmaktadır. Bu da pankreasdaki şeker dengeleyici hormon depolarını tüketmektedir. Kendi şeker dengeleyici hormon depolarını tüketmiş olan kişiler yapay şeker dengeleyici hormonlere mahkum hale gelmekte ve şeker dengeleyici hormonin kötüleştirici etkileri çığ gibi büyümektedir. 

Metabolik Cerrahinin üstünlüğü ve avantajı hastaların kendi şeker dengeleyici hormonlerini aktif olarak ve küçük miktarlarda ekonomik kullanmalarına olanak tanımasıdır. Metabolik cerrahi yöntemler, seçilmiş şeker hastalarında, sorunların tamamını ortadan kaldırmaktadır. 
 

Şeker Hastalığı Ameliyatları

Şeker Hastalığı ve Metabolik Sendrom ameliyatla tedavi edilebilinir. Metabolik Cerrahi adını verdiğimiz bu ameliyat yöntemleri ince barsaklardan salgılanan hormonların etkilerini artırır. İnce barsaklar vücudumuzun en büyük hormon salgılayan endokrin organıdır. Bu hormonlar kan şekerinin düzenlenmesinde şeker dengeleyici hormon kadar etkilidir. Hatta GLP-1 adı verilen bir hormon şeker dengeleyici hormon salgısını da düzenler. 

Metabolik Cerrahi bu hormonların salgısını doğal yollardan arttırır. Şeker hastalarına dışarıdan ilaç olarak verilen bu hormonlar, metabolik cerrahiden sonra doğal yollardan uyarılır ve pankreasın daha iyi şeker dengeleyici hormon üretmesini sağlarlar. 

Metabolik cerrahi sadece şişman olan hastalara uygulanmamaktadır. Dünyada bir çok merkezde yıllardır uygulandığı gibi, ülkemizde de artık normal kilosuna yakın olan şeker hastalarında da bu metabolik cerrahiler uygulanmakta ve hiçbir ilaç tedavisinden alınamayan fayda alınmaktadır. Birçok hasta kullanmakta olduğu şeker dengeleyici hormonleri ve şeker haplarını bu ameliyatlardan sonra tamamen bırakabilmektedir. Hatta hastaların hipertansiyon ve kolesterol ilaçlarına da ihtiyaçları kalmamaktadır. 

Çünkü metabolik cerrahi aynı zamanda kasların ve karaciğerin şeker dengeleyici hormone olan duyarlılığını arttırmaktadır. Metabolik Cerrahinin bu etkilerini hiçbir ilaç tedavisi ile elde etmek mümkün değildir. 

Dünya Sağlık Örgütü, Amerika Diyabet Birliği ve Dünya Diyabet Federasyonu şeker hastalığı olan şişman hastalarda en etkili ve en kalıcı tedavinin metabolik cerrahi yöntemler olduğunu bildirmektedir. 

Eğer şeker hastalığınız varsa ve her türlü tedaviye rağmen şikayetleriniz artıyor ise, metabolik cerrahi hayat kalitenizi arttırabilir. Size normal bir hayat sunabilir.